Afrin’i Gösterip Lozan`ı Güncellemek

Afrin’i Gösterip Lozan`ı Güncellemek

Erdoğan aklına koyduğunu yapıyor . Ya da öyle görünüyor olabilir .

Erdoğan , İngiliz İslamı dediğimiz kraliçe aklının dediklerini  yapıyor. Unuttuğu şu ! O kraliçe , ordularıyla bu topraklarda koskoca güneşi batmayan imparatorluğunu kaybetmişti.

Yine kaybedecek . Tabi olarak Erdoğan ve havarileri de ..

Ani bir hareketle bu süreci başımıza açan Davutoğlu , saray ziyaretiyle ortaya çıktı.

Daha ötesi bugün gerçekleşen Salı sallamaları grup toplantısında sıralarda yerini almıştı .

İddia etmiyorum . Suriye içerisinde tuzağa nasıl düştüğümüzü anladığımızda Erdoğan çıkıp yine Rusya bizi kandırdı diyecektir.

Kandıran falan yok . Akp ve türevleri tarafından yapılan herşey bilinçli olarak yapılmıştır.

Afrin operasyonu bir harekat . Kısa ve öz olarak savaş harekatı olup ,karşımızda olan terör örgütü ve türevlerini  vesayire  bir kenara bırakalım . Terör ordularıyla savaşıyoruz .

Cumhurbaşkanı Erdoğan ” ÖSO terör örgütü değil “ diyor.

Siyonist ABD yetkilileri Irak harekatına karşı çıkan Ecevit ve partisini lağvettirirken yanında Bahçeli vardı.

Bugün , ABD tarafından desteklenen PKK – YPG terör ordularına karşı bayrak açan Erdoğan . Gayet milli bir duruş sergiliyor. Yanında yine Bahçeli var. İlginç ama . Buckingham milliyetçiliği gibi duruyor.

Ecevit tasfiye edilirken yerine getirilen Erdoğan ..

Bundan sonra bakalım ne olacaksa hep beraber göreceğiz. ABD  , Irak içerisinde yaptığı operasyonlar sayesinde ve İngiliz İslamcı olduğu tescilli olan Davutoğlu kafasıyla Irak topraklarında bir Kürdistan kurdu. Biraz Nakşibendi olan Barzo peşmeregeleri Erdoğan ve türevleri tarafından sonsuz desteklendi .

Bakın dikkat diyorum ! İngiliz İslamcısı diye bir ön cümle kullanıyorum . Nakşibendi , Cemaati İslami , İhvan gibi türevler .. Bunların hepsi İngiliz İslamcısı olup ..

ABD , İngiltere`nin tekrar dünya siyaset sahnesine müsaade etmedi . Trump iktidarı resmen İngilizleri yerle bir etti .

Savunucaları ise bu topraklarda yaşıyor . AKP cenahından Osmanlı`yı paramparça eden İngilizler için tek bir aleyhte cümle duyamazsınız. Çünkü Kraliçe`nin evlatlarıdır .

ABD artık İngiliz İslamı yerine daha soft bir Kürt hareketi istiyor . Bu yüzden yapısı biraz daha İslamcılıktan uzak olan YPG- PKK terör ordularını yarattı. Erdoğan buna karşı çıkıyor . Erdoğan ,bugün Suriye topraklarında Barzo peşmergeleri tarafından böyle bir yapı oluşturulmuş olsaydı emin olun buna karşı çıkmazdı . Ve desteğini esirgemezdi. Bunun adına Kraliçenin evlatlarının kardeşliği diyoruz .

İŞİD için “ Öfkeli sünni gençler “ diyenler varya hala ekranlarda naralarla algı yaratmaya çalışıyorlar .

Mesela  !”  İngilizler, yüzlerce vatandaşını Türkiye üzerinden IŞİD’e gönderdi. Üstelik Türkiye’yi teröre yardım etmekle suçladı. Kraliçe’ye bağlı ajan Muhammed el Raşit yakalanınca ise ağızlarını bıçak açmadı. Türkiye bu kez IŞİD’e giden üç İngiliz genci havalimanında yakalayıp ülkelerine gönderdi. Ama Kraliçe kendi çocuklarına sahip çıktı. Üç genç mahkemede serbest bırakıldı.” Hatırlatalım .

İktidar yardakçıları bugün Erdoğan ve avanelerinin ağzından, İngiltere için tek bir aleyhte söz duyan varsa söylesin.

Olamaz!

Rus haber ajanslarında 2016 yılında  çıkan haber dikkat  çekicidir. Haberin özeti aynen şöyle.

“Rus basınına konuşan Shafaqna Enstitüsü’nden Catherine Shakdam, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden kurmayı amaçladığını “ iddia ediyordu .

Osmanlı eğer kurulacaksa SEVR dönemine dönülmeli . O halde kim var SEVR `de ? İngiltere.

Hemen Lozan anlaşmasına dönelim . Lord Cruzon ısrarla Kürtler için toprak istiyor .

Resmi tutanaklardan devam edelim .

(21) SAYILI TUTANAK
23 OCAK 1923 SALI OTURUMU (SABAH)

Lord CURZON aşağıdaki konuşmayı yaptı:

“Şimdi, Kürtlerin durumunu inceleyelim; bunların sayısının 750,000 ile 800,000 arasında bir toplam nüfus içinde, 455,0000 olduğunu daha önce söylemiştim. Kürtlerin Türk soyundan olduğunu tarihte ilk defa bulup çıkaran, belgelerinden birini kaleme alırken, Türk Temsilci Heyeti olmuştur. Bu güne kadar hiç kimse, bunun böyle olabileceğini aklına bile getirmemiştir. Bu halkın kökeni oldukça karanlıktır. Dip-notlarından birinde, İsmet Paşa, Kürtlerin Turan asıllı olduğu görüşünü öne süren tek bir kaynak göstermiştir; fakat bu görüşe en yetkili yazarlar katılmadıkları gibi, gerçekte de, bildiğim kadarı, bu görüşü hiç kimse paylaşmamaktadır. Kürtlerin İran soyundan olduğunda, genel olarak herkes birleşmektedir; Kürtler, bir İran dili konuşmaktadırlar; görünüşleri Türklerinkinden tamamıyla başkadır; görenekleri ve kadınlarla ilişkileri bakımından da Türklerden ayrılmaktadırlar. Ben, Kürtlerin memleketinde bulundum; Kürtlerin yanında kaldım; bu konuda bir uzman olduğumu iddia edememekle birlikte, her zaman, bir Türkü̈ bir Kürt’ten ayırdedebileceğime bahse girerim; kör değilsem, birini ötekiyle karıştıramam. Şimdi, Türk olarak sahip çıkılmak istenilen bu Kürtler, yüzyıllar boyunca dağlarda kendi başlarına bağımsız yaşamışlardır. Kürtler, İstanbul’dan gelen her türlü müdahalelere karşı direnmişlerdir. Türk Hükümeti güney Kürdistan üzerinde hiç bir zaman etkili bir otorite kuramamıştır. Türk valilerinin bu memlekete giremedikleri sık sık olmuştur; yolculuklarını oraya kadar uzatabilmek için uzun süre bekledikleri çok görülmüştür; bir kez buraya gelince de, ancak çok zayıf bir otorite kullanabilmişlerdir. Savaş sırasında, bu bölgenin Kürtleri, Türklere, ne şekilde olursa olsun, hiç bir yardımda bulunmamışlardır; gerçekte, savaşanlardan birine herhangi bir yardımda bulunmuşlarsa, bu yardım İngilizlere yapılmıştır.

Burada, İsmet Paşa’nın öne sürdüğü bir iki noktaya cevap vermek isterim. İsmet Paşa, Kürt ülkesinde yayınlanan bildirilerin neden Türk dilinde yazılmış olduğunu sormuştur. Buna, şöyle cevap vereceğim: Kürtler, çoğunlukla, okuma yazma bilmemektedirler; bizim başlattığımız Kürt yazısıyla öğretimin çok gelişmesine de vakit bulunamamıştır. Şimdiye kadar, güney Kürdistan’da yazılı hiç bir Kürt dili yoktu. Öte yandan, İsmet Paşa, Ankara Parlamentosunda bir çok Kürt milletvekili olduğunu söylemiştir. Olabilir; fakat Parlamentoda güney Kürdistan’ın tek bir Kürt milletvekili olduğunu ciddi olarak iddia etmekte midir? Herhangi bir zaman, Süleymaniye’den tek bir milletvekili çıkmış mıdır? Ankara’nın Kürt milletvekillerine gelince, onların nasıl seçilmiş olduklarını kendi kendime sormaktayım. Halk oyuyla seçilmiş tek bir milletvekili var mıdır? Bütün bu insanların doğrudan doğruya atanmış oldukları ve bunlar arasında bir takımının, dil bilmedikleri için, Meclisin çalışmalarına katılmadıkları herkesçe bilinmektedir. Bu yüzden, Ankara’da, Kürt topluluğunun [cemaatinin] Parlamentoda temsil edildiği iddiasına çok ağırlık vermek gerektiğini sanmamaktayım.

Türklerle Kürtler arasındaki genel ilişkilere gelince, Kürtlerin, Türk yönetiminden hoşnutsuzluklarını sürekli olarak açıkladıklarını herkes bilmektedir. Dört yıldır, İngiliz Hükümeti’ne hayal kırıklığına uğramış Kürtlerden gelen ve Kürdistan’ın özerkliği ya da bağımsızlığıyla ilgilenmemizi isteyen protestolar yağmaktadır. Fakat Türk Temsilci Heyetinden, İngiltere’nin bir tek Kürdü bile İngiliz sisteminin [British system] içine sokmasını bir an bile düşünmemesini rica ederim. Aldığımız bütün bilgiler göstermektedir ki, Kürtlerin kendi bağımsız tarihleri, görenekleri, gelenekleri ve karakterleriyle, özerk bir soy olarak ortaya çıkmaları gerekmektedir. Yönetimimizin amaçlarından ve gerçekten -tam olmasa bile- elde edilen sonuçlardan biri, bu bölge için bir özerklik sistemi kurmak olmuştur; bu mahalli özerklik sisteminin kendi yönetimi ve yazılı bir Kürt dilini öğretmeye çalışacak kendi okulları olacaktır. Bu koşullar altında, neden bu halk Ankara’ya teslim edilsin ve niçin orada bir plebisite baş vurulsun? Bu plebisiti İsteyen Ankara’dır; Kürtler hiç bir zaman plebisit istememişlerdir. Bu zavallı halk, bunun ne anlama geldiğini de bilmemektedir. Bu yerlerde yaşayan Araplarla Türkler de hiç bir zaman plebisit istememişlerdir. Plebisit isteyenler, yalnız Ankara Türkleridir. Bununla birlikte, İsmet Paşa, az önce, bir halka istemediği bir şeyi zorla kabul ettirmenin çağdaş düşünceye aykırı olduğunu söylemiştir. Üstelik, bu Kürt ülkesinin bütün ekonomik ilişkileri, kuzeyle değil, güneyledir. Bu ekonomik bağların kesilmesini haklı gösterecek ne bulunabilir? “(s. 358-359)

“Kürdistan’da bir plebisit yapıldığını düşünelim. Neler olacaktır? İsmet Paşa’nın dediği gibi, halk, durmadan yer değiştirmektedir. Kürtlerden çoğunluğun ve Araplardan büyük bir kısmının okuması yazması yoktur. Nasıl oy verileceğini bilemeyeceklerdir; çünkü, bütün ömürleri boyunca, hiç bir seçim sandığı görmemişlerdir; böyle bir sandık gördükleri zaman da, onu kaldırıp insanın başına atmaları beklenebilir. Bir defa daha soruyorum: Güvenliği sağlamak için gerekli birlikleri kim bulacaktır? Oy vermesi istenilen konunun ne olduğunu halka nasıl anlatacaksınız? Kürtler, şüphesiz, bağımsız bir Kürdistan için; Araplar, bir Arap Devleti için; Türkler, Türk uyrukluğu için; Hırıstiyanlar da, kendilerini Türklerden korumak şartıyla, herhangi bir yönetimden yana oy vereceklerdir. Bu koşullar altında, sınırları nasıl saptayabileceksiniz? Sonuç, içinden çıkılmaz bir karışıklıktan başka bir şey olmayacaktır; böylece, Büyük Devletler kendilerini gülünç duruma sokmuş olacaklardır. Plebisitler, iç içe girmiş bir halka değil de birleşmiş bir halka ve çözümlenecek sorun karışık değil de basitse uygulanabilir.” (s. 371)

Bugün gelinen durum budur. Aptal yönetimlerin Türkiye Cumhuriyeti`ne İngilizlerle beraber attığı kazık budur.

Detaylandıralım..

DAVUTOĞLU 2013  ve 2015 yıllarında Osmanlı yeniden kurulacak dedi .

ERDOĞAN defalarca NEO – OSMANLICILIK yaptığını söyledi .

Erdoğan 2014 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Lozan`ı çöpe attığını söylüyordu .Bunu yazan bizzat yandaş Ergün Diler. Geçmeden olmaz. O gün geliyor . Artık günü geldiğinde demiyorum . Bu satırları tekrar yazamayacaklar ama . Tek tek heceleyecekler .

Dışişleri Bakanı iken Ahmet Davutoğlu, Londra Büyükelçiliği’nde aralarında Sultan Abdülmecid’in torunlarından Osman Selahaddin, Mehmet Ziaeddin ve Ömer Abdülmecid Osmanoğlu’nun da bulunduğu 20 Osmanlı hanedanı mensubuyla 2013 yılında akşam yemeği yemişti.

Hep söylüyorum . Türkiye Cumhuriyeti Devletine ait altınlar boşuna Kraliçe`ye verilmedi. Kraliçe , Türkiye ziyareti sırasında Bursa`yı gezdi.

Erdoğan bundan bir ay kadar önce Yunanistan ziyaretinde Lozan anlaşmasına kameralar önünde güncelleme istedi.

Bende burdan yazıyorum . Yaptığınız planlar ayaklarınıza bulaşacak . Bu arada TSK ve komuta kademesi bana göre yanlış üstüne yanlış yapıyor. Bakınız ! Bu faturalar illa önünüze gelecek . Çoluğunuzu, çocuğunuzu mahvediyorsunuz . Şimdiden diyeyim .

Bugün Afrin merkezli operasyonu yapmamamıza sebep olan siyaseti yapanlar kalkıp milliyetçi nutuklar atıyor.

Aynu değirmene su taşıdınız yıllarca. 2000 yılından beri gelmiş olan komuta kademesi gerçekten dikkatle incelenmeli. İngilizlerin planlarıyla çıkılan yol , BÜYÜK İSRAİL ile biter.

Cephe hattında ilerleyen Mehmetçiklere sonuna kadar destek . Tıpkı Osmanlı tarafından devamlı emrivaki ile savaştırılan Türkler , aptal siyasetin sonuçlarını bilmeden bugün yine cephedeler .

Artık ruhani olmayan yalanlarla dolu bir sürecin sonuna doğru geliyoruz. Ağır faturalar önümüzde olacak .

RABITA UĞUR MUMCU`DAN SONRA ve ATATÜRK`ÜN YASAKLANAN KİTABIM bugünlere ışık tutan çok önemli belgelerin ışığında hazırlanmıştır. Okuma alışkanlığımız olmadığı için durumumuz budur.

Bugün Kürt Teali cemiyeti ve İngiliz Muhipler cemiyetini bizzat AKP temsil ediyor . Binali ve İngiltere ziyareti sonrası Afrin harekatı ..

Evet ben TSK komuta kademesi ve AKP politikalarını reddediyorum . Mehmetçiğimi destekliyorum . Harekat konusunda bu duruma getirenlerin derhal yargılanmasını istiyorum . Harekatın devamından yanayım .

İçimizde olan İngiliz severler ve kraliçe yardakçılarını, hepinizi seveceğiz. O zaman anlayacaksınız sevgi ve şefkati .Koskocaman bir ülkeyi tarumar ettiniz.

Osmanlı hanedanı İngiltere topraklarında İngiliz kraliçesinin himayesinde yaşıyor. Unutmadan!

Sevgiyle kalın

H.Hakkı Kahveci

www.medyasiyaset.com

Atatürk'ün Yasaklanan Kitabı Ön Kapak
Atatürk’ün Yasaklanan Kitabı (2017)
Uğur Mumcu'dan Sonra Rabıta Ön Kapak
Uğur Mumcu’dan Sonra Rabıta (2017)

Hakkında Hüseyin Hakkı Kahveci

Hüseyin Hakkı Kahveci Gazeteci, Yazar, Stratejist, Siyaset ve Terör Uzmanı olarak Free Lance yani bağımsız gazetecilik alanında faaliyet göstermektedir. 19 Kasım 1972 tarihinde İstanbul'da dünyaya gelmiştir. İlk – Orta ve Lise eğitimini Ankara'da tamamlamış olup 1991 yılında Devlet Bursu ile yurt dışında burslu Tıp eğitimi almıştır. Sonrasında CSU – USA'de İşletme üzerine Üniversite eğitimi sonrasında MD; Master düzeyinde Uluslararası İlişkiler ve Management eğitimi almıştır.

OKUDUNUZ MU?

10 Kasım ve Atatürk

Medya Siyaset Medya Siyaset – Atatürk ve Cumhuriyetten Yana Taraf Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı …