Sağduyulu turizm mi? Acaba…

Son haftalarda bazı yazar ve yönetici şahsiyetlerin veya bu sektörün duayeni olmuş olan isimlerin yazılarında can yakıcı, sektörü zorlayıcı beyan ve demeçlere rastlanır oldu. İyi yönde ve kötü yönde tepkiler de birbirini takip etti.

Ben, zor günler geçiren sektöre sağduyunun uzun bir süre hâkim olamayacağı kanısına vardım. Bakın neden? Tur operatörü ve seyahat acentelerinin ödeme sıkıntısı nedeni ile çok büyük oranda sıkıntılı günler geçirdiği ve bu sıkıntılı günlerin bir domino taşı gibi yürüyerek sektörü ciddi bir mali krize götüreceği beyanları, kesinlikle kötü niyet belirtisi olmayan uyarılardı. Fakat topal ördek misali çabalayan bu sektör acaba bu uyarıları dikkate aldı mı? Yoksa erime daha da fazla hızlandı mı? Maalesef erime hızlandı.

Hepimiz aynı gemide olduğumuza göre, sıkıntılı ödemeler sektörü bütün kolları ile etkiler mi? Evet. Öyle veya böyle bu işin sonunda herkes veya hepimiz bu işten zarar görür müyüz? Evet. Piyasadan mali sıkıntı nedeni ile çekilen tur operatörünün yerine aynısını koyma şansınız var mı? Maalesef yok. Sonuç ne? Ne yapmanız gerektiğini bilmiyorsanız, oturup düşünün, araştırın, yeni stratejiler geliştirin.

Turizm sektöründe büyük paralar dönüyor. Sektördeki işletmecilik karmaşık ve zorlu çaba istiyor. Öyle bakkalcılık yapmaya, peynir – ekmek hesabı yapmaya benzemiyor. Denkleminiz çok bilinmeyenli. Para zor toplanıyor, kolay gidiyor.

Bazen seyahat acenteleri ve tur operatörleri, alt acentelerden paralarını alamıyor. Slot ücretleri, uçak kalkış ücretleri, yurtdışındaki Türkiye kökenli turizm firmalarının vergi yükleri ve giderek artan rekabet koşullarının acımasızlığı, tur operatörü ve acenteleri zor bir noktaya getirmiştir.

Otelciler yönünden baktığımızda ise müşteri memnuniyetinin sağlanmasında cddi zorluklar yaşıyorlar. Personel gideri, sosyal güvenlik ödemeleri, vergi baskısı, ecrimisil ücretleri, kaçak yapılaşma, Dolar kurunun düşük seyretmesi, elektrik ve suya yapılan zamlar, artan işletme giderleri işletmelerin başını ağrıtıyor.

Patron baskısı, piyasanın kırılganlığı, yıl yerine sezon tanımlaması ile yapılmış ve yapılandırılmış olan sektör ve mantık ile izah edilemeyecek şekilde oluşturulmuş olan personel yapıları, sonunda yöneticilerde bir “otel doldurma sendromu” yarattı. Oteller doldu belki ama; cirolar düşük kaldı. Burada hata bence otel sahipleri ve yöneticilerde… Tur operatörleri ile ahbap çavuş ilişkisine girip, “ne olursa olsun, otelim dolsun” mantığı, bizleri bu günlere taşıdı. Tek bir pazar ve tek bir tur operatörü üzerinden satışlar, sektörü bu hale getirdi. İşte bu noktada otelciye sorarlar, “Bu hale sen kendi iradenle gelmedin mi? Şimdi niye ağlıyorsun?” diye..

Yanlış kararlar, yanlış uygulamalar ne yazık ki büyük umutlar bağladığımız 2008 sezonunun kârsız kapanmasına neden olacaktır. Bundan sonra hâlâ bu yolda devam etmeyi düşünen otelcilerin, acente ve tur operatörlerinden hiç olmazsa tüketim masrafları ve personel gideri toplamı kadar teminat mektubu istemeleri abes olmayacaktır.

TurizmdeBuSabah haber portalının duyurduğu “2 Sterlin’e tatil” haberi her şeyi ortaya koyuyor. Sektör onarılmaz bir yara aldı, artık geriye dönüşü olmayan “ucuzcu ülke” imajındaki yolda çok önemli bir aşama daha kat etti. Yakında bu haberleri Antalya destinasyonu için gördüğümde hiç şaşırmayacağım…

Ben hep şunu savundum.. Bu aşamada artık, “Gerekirse işletmemi kapatırım, ama fiyatımdan ve kalitemden asla taviz vermem” demekten başka çare yok. Bunu yapabilecek kaç tane cesur yürek var acaba? Benim bildiğim, bir tek otel sahibi bunu yaptı. Şu anda işletmesi full board sistemde çalışıyor. Kazanmak için kaybetmeyi göze alamayanlar, tekstil sektörünün düştüğü hale bir baksınlar.. Bir zamanlar Türk tekstili dünyayı giydirecek diye övünürdük, hatırladınız mı?

Dünyaya şu mesajı vermeliyiz: En iyi tesisler bende.. En iyi yiyecek ve içecek bende.. En güzel kıyılar, en temiz denizler, muhteşem doğal güzellikler, medeniyetlerin harmanlandığı bir tarih mirası bende.. Elbette kalitenin, güzelliğin bir bedeli olacaktır, fiyatlarımız da budur! Gelen gelir, gelmeyen gelmez. Gelen de kalitesiyle, parasıyla gelir..

Buradan Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sayın yetkiliklerine bir çağrım var. Lütfen tesisleri ciddiyetle kontrol edin. Yıldızlama kategorilerini sıkı denetleyin. Hak etmeyenin yıldızını geri alın. Hak etmediği yıldızı kullanana ağır cezalar verin.. Verin ki, bir daha bu sektörde fiyat manuplasyonuna girmesinler.

,yıldızlama kategorilerine göre kim kaç yıldız alacaksa alsın. Eğer bir tesis dört veya beş yıldızı hak etmiyorsa vermeyin.İşletme belgesi olmayan işletmeleri en ağır cezaya çarptırın ki bir daha turizm sektöründe fiyat maniplesine girmesinler. İşletmelerin bir sonraki sene uygulayacak oldukları fiyatlar yazılı olarak turizm bakanlığına bildirildiğine göre, bu fiyatları kontrol edin. Fiyat uçurumlarının sorumlularını cezalandırın ki, yabancı bulvar gazetelerine “2 Sterlinlik ülke” manşetlerinin muhatapları olmayalım.

Cesur olalım. Her şeyimizi kaybetmek yerine, bazı hayatiyet arz eden ülkemiz için sektörümüz için daha doğrusu halkımız için radikal kararlar almaktan korkmayalım.

Halide Edip Adıvar’ın ifade ettiği gibi “Yalnız topla tüfekle değil, iradenle de cesur olacaksın. Fena şeyleri yapmamak için cesur, öldürseler dahi iyi şeyleri yapmak için cesur olacaksın.”

On milyon turist yerine, beş milyon turist gelsin Antalya’ya.. Bir sene uygulanacak olan fiyat istikrarı kararı hepimize olumlu yansıyacak.

Bu arada Antalya bilinen tarihinin en ciddi bir orman yangını geçirdi. Önceki yazımda belirttiğim üzere sektörün ağzından çıt çıkmıyor. Sektör acaba başka bir havayı mı soluyor? Gizli bir Antalya mı var da, biz mi bilemedik? Hani nerede o geçtiğimiz yıllarda konuşanlar, yardım vaad edenler.. Umarım sorularıma kısa sürede cevap alabilirim.

Hüseyin Hakkı Kahveci  07.08.2008 ( www.turizmdebusabah.com )

Hakkında Hüseyin Hakkı Kahveci

Hüseyin Hakkı Kahveci Gazeteci, Yazar, Stratejist, Siyaset ve Terör Uzmanı olarak Free Lance yani bağımsız gazetecilik alanında faaliyet göstermektedir. 19 Kasım 1972 tarihinde İstanbul'da dünyaya gelmiştir. İlk – Orta ve Lise eğitimini Ankara'da tamamlamış olup 1991 yılında Devlet Bursu ile yurt dışında burslu Tıp eğitimi almıştır. Sonrasında CSU – USA'de İşletme üzerine Üniversite eğitimi sonrasında MD; Master düzeyinde Uluslararası İlişkiler ve Management eğitimi almıştır.